Şiirin bizleri “adam” edeceğine dair inancımı hiçbir zaman kaybetmedim.
Nihayetinde millî marşını şiirin ülküsüyle mündemiç, incelmiş ruhlarla kurtuluşunu temin etmiş bir millet var karşımızda.
Bu yönüyle şiirin mübarek, şairin ise kutsal olduğunu dâhi savlayabilirim.
Bizim şiirle kurduğumuz ünsiyet, Anadolu merkezli bir İslâm düşüncesiyle hemhâl olduğundan beri, varlığımızı yok sayanlara esaslı bir tokat olmuştur daima.
Bugün Türk dediğimizde, tarihî misyonunu mitolojilerden beslenip kuru kuruya övünenlerden ziyâde, İslâm çerçevesinde hayat bulan bir tavra hayranlık duyuyoruz.
Bu noktada şiir, Türkün ruh sığınağı olmuşsa eğer, bunu büyük ölçüde Yunus’un, Mevlânâ’nın, Şeyh Galib’in, Bakî’nin, Nedim’in nefesine borçluyuz.
“Adam” olmak, şiirle kurduğumuz yakınlık ölçüsünce ilgilendirir olmuştur bizleri.
Çünkü şiirin bir söz varlığı içinde millet olmak şuurunu tesis etmek adına kabul ettiğini gördüğümüz misyon, en az tarihî bilinç denli derin olmuştur hafızamızda.
Bu açıdan şiirin kendine has dokusunu, bilinçli bir tercihe zorlanan milletlerin alın yazıları olarak görüyorum.
Özellikle Anadolu’nun yurt tutulması ve nihayetinde İstiklâl Harbi münasebetiyle ikinci kez mühür vurduğumuz bu topraklar, bizlere şiirin kudretini göstermiş olması bakımından da son derece önem arz etmektedir. Bilinen gerçeği tekrar etmek gerekirse, millet olmanın biricik yolu bütünüyle edebiyattan geçmektedir.
Bugün yeryüzünde edebiyatı olmayan milletlerin varlığından şüphe dâhi etmiyoruz; çünkü yoklar.
Dolayısıyla şiir, şuur hâlinde bizlere bu toprakları vaad etmiş olan yegâne işaret fişeği olmuştur.
bursa bayan escort mudanya escort
bursa bayan escort altıparmak escort
bursa bayan escort bursa bayan escort bursa bayan escort bursa bayan escort bursa bayan escort alanya escort bayan antalya eskort eskişehir escort mersin escort alanya escort bodrum escort bayan alanya transfer ataşehir escort